HOŞ GELDİN SATÜRN KOVA
Bugünlerde bireysel ve toplumsal anlamda bir değişim sürecinin içindeyiz, bunu hepimiz yaşıyoruz ve daha ilerisinin olacağını hissediyoruz. Bizi zorlayan şey ise değişim değil, onun zorunlu bir ihtiyaçtan doğuyor olması!
Satürn’ün oğlak burcunun son derecesine geçtiği 10-21 Mart tarihleri, bireysel ve toplumsal özgürlüklerimizin, uluslararası dolaşım serbesti ve ticaretin belirli süreyle devlet tarafından kısıtlandığı, covid-19’un neden olduğu karantina günleri ile eş zamanlı gerçekleşti. Astrolojide Oğlak burcundaki Satürn, devlet-otorite eliyle gelen kısıtlamaları engelleri anlatır. Özellikle bu gezegen burcun son derecesinde ise bu durum bir krize dönüşür, içinden çıkılmaz bir hal alır. Çin hükümeti ülkede başlayan korona virüs salgının ardından 58 milyondan fazla insanın yaşadığı Hubei eyaletini 23 Ocak’ta karantinaya almıştı. 12 Martta Dünya Sağlık Örgütü, Çin’de ortaya çıkan ve pek çok ülkeye yayılan virüsü ‘pandemi’ olarak ilan etti. “Her ülke kamu sağlığını korumak ile ekonomik ve sosyal faaliyetlere yönelik kısıtlamaları en az seviyede tutmak arasında hassas bir denge bulmalı, bunları yaparken insan haklarına da saygılı olmalı” açıklamasında bulundu ve birbiri ardına devletler önlemler almaya başladı. Bunlar olduğu sırada Satürn bu kez 22 Martta özgürlükleri, bireyi-birlikleri anlatan kova burcuna geçiş yaptı.
Şimdilerde kimimizin kendi OHAL’ini ilan ettiği kiminin ise sokağa adımını atamadığı zamanları yaşıyoruz. Aslında hep beraber bu kocaman dünyada birbirimize ne denli bağlı olduğumuza tanıklık ediyoruz. Hiç tanımadığımız, görüp bilmediğimiz, duymadığımız bir yerde bir şeyler oldu. Aynı apartmanda yaşadığımız komşularımızı tanımazken Çin’deki bir virüs nasıl olup da gelip bizi buldu? Neler oluyor dünyada? Hani sınırlarımız vardı, korunuyorduk. Vizeler, askerler, uzak ülkelere gitmek için bindiğimiz araçlar, harcadığımız emek zaman ve paralar. Meğerse birbirimize çok yakınmışız. Taşıyıcı veya hasta bir kişinin 400 sağlıklı bireye hastalığı yayabildiğine inanmakta hala zorlanıyoruz. Bu bizim bildiğimiz alışık olduğumuz bir hız kavramı değil çünkü.
Sarılmak, tokalaşmak, bir yerlere gitmek, birlikte zaman geçirmek, ihtiyaçların için dışarı çıkıp alışveriş yapmak, işe gitmek, çocukları okula uğurlamak… Hayatımızın rutini içinde yer alan her şeye yabancılaşmak zorunda kaldık. Kova burcunun hayata bakışı da biraz böyledir. Bir camın ardından deney odasında neler olup bittiğini izleyen bir bilim adamı gibidir ya da fotoğraf makinesinin arkasından anları yakalayan bir fotoğrafçı gibi. Bulunduğu andaki olayın veya ilişkinin içine tam girmeden gözlemlemeyi sever. Bireysel anlamda sınırları çok kıymetlidir. Herkesle olmak ama herkes gibi olmak istemez çünkü. Farklı olmak ve farkında olmak ister. Bir kimseyi veya topluluğu tanıyıp tanımadığı önemli değildir, onlarla eşit fakat kendine has yetenek ve donanımıyla bilinir, saygı duyulur olmak ister. Bizde bugünlerde hayatın içine giremiyor, dışarda bir yerlerde tutuluyoruz. Bireysel alanımız ile diğerlerinin güvenli alan çizgileri birbirine geçmiş durumda yaşamaya alışmış gibiydik aslında. Özel yaşama saygı, bireysel haklar-özgürlükler, toplumsal normlar, ahlak-vicdan, düşünce özgürlüğü… Tüm bu kıymetli kavramların içinin boşaldığı, çorba olduğu bir düzende hep birlikte sarmaş dolaş yuvarlanırken bir anda durmak zorunda kaldık. Gerçi anlıyoruz ki medeniyet dediğimiz şeyin içi de boşalmış aslında. Bize büyük köklü bir devrim gerek, hazır mıyız? E öyleyse hoş geldin Satürn Kova!
Yunus Emre gibi insan sevgisi ile dolu çok sayıda bilgenin doğup büyüdüğü topraklardan gelen muhteşem bir mirasa sahibiz. Yaratılanı severim yaratandan ötürü, şiirini yeniden okumanızı çok isterim. Evrensellik, hoş görü ve sevgiyi anlatan o felsefeyi. Bizim gibi diğer milletlerin de sahip olduğu harika değerleri zenginlikleri erenleri var. Onları hatırlayıp değişen çağa ayak uydurmanın, umudu yeşertmenin, yeni bir düzen ve yaşam tarzı geliştirmeye çabalamaktan başka yolumuz yok. Evrenselliği sözlükte yer alan bir kavram olmaktan çıkarıp hayatımıza uygularsak zor başlayan değişim heyecanla sürebilir. Yoksa birbirimizi engelleyip, hareket ve düşünce alanlarımızı kısıtladığımız, teknolojiyi dünya ile paylaşmak yerine onun nimetlerini kişisel veya toplumsal çıkarlar içinde kullanmaya devam ettiğimiz zor zamanlara doğru ilerliyor olacağız. Birbirimize yabancılaşacağız.
Bireysel anlamda yenilenmek ve çağa uyum sağlamak için alışkanlıklarımızı yıkmamız gerekecek. Bazılarını değiştirmeye hazırdık ya diğerlerini? Bu zamanda kendi bildiğinizde ısrarcı davranıp, eski tas eski hamamda kalırsanız yandınız. Hızınızı artırmaya bakmalısınız. Geleceği düşünüp hayal kurduğunuz çok olmuştur, şimdi onları geliştirme zamanı başlıyor. Fakat burada altın oran olarak ifade edebileceğim ilkeler var. Bunları aklınızdan çıkarmayın.
Diğerlerinin özgürlüğüne, sınırlarına saygı duymak
Fikir ve paylaşımlara açık olmak
Yeni deneyimlere, uygulamalara açık olmak
Gerçeğe, olan bitene uyum sağlamak
Farkındalık kazanmak
Objektif kalabilmek, kişisel almamak
Bilimi ve insani değerleri önemsemek
Bu gezegen 2023 Mart ayına kadar bu burçta hareket ediyor olacak. İçinde bulunduğumuz durumu derinlemesine incelediğimizde; bireysel hak ve özgürlükler ile toplumsal özgürlüklerin, dünya vatandaşı olmak ile bir devletin vatandaşı olmanın, ulus devlet ile sosyal devlet olmanın farkını vurgulayan deneyimlerden geçeceğimizi öngörmek mümkün. Tüm bunlar olurken değişim gezegeni Uranüs’ün parayı ve sahip olmayı anlatan boğadaki yolculuğunun, finans ve para piyasalarında bolca çalkantıya neden olabileceğini söyleyebiliriz. Değerli ve kıymetli olan, para eden şeylerin değişmeye başladığına tanıklık edeceğiz. Hatta neyi ne ile ölçtüğümüz, değer verdiğimizde değişecek. Özellikle bu iki gezegenin birbiri ile çatıştığı tarihler çok dikkat çekici. Bunlar 2021 yılında 18 Ocak, 17 Şubat, 15 Haziran ve 24 Aralık günlerinde yaşanacak. Daha bir yıl var demeyin zaman ve hız kavramlarının değişiyor olduğunu, uzak ve yakın, öteki yerine farklı tanımlamalar getirmemizin bizim için önemli olacağını unutmayın. Bu süreçte dikkat çeken bir başka gökyüzü hareketi ise, Mayıs ayından itibaren 19 ay boyunca, tutulma burçlarının ikizler-yay aksına kayıyor olması. Bu geçişten yola çıkarak, bilginin öğrenmenin zihinsel olarak uyanık ve aktif olmanın bizlere yeni kapılar açacağını söyleyebilirim. Önümüzü tıkayan tutumlar ise, kibir ve tembellik, yalan-dolan, kişisel sınırları bilmemek, saygısızlık, yargılama, fanatizm, dogmatizm… Yani alışılmışın dışına çıkamamak ve her konuda fikir sahibi olduğuna inanıp öğrenmekten kaçmak.
Gökyüzünde nereye baksam gördüğüm şey aynı, değişim başladı ve bize çok Uzakta değil!
Danışman Astrolog
Aylin İleri